Boncuk Gözün Günlüğü: Aralık 2014

Makyajınızın izi yastıgınıza geçmesin!

24.12.14

Bugün ki yazımız; tüm makyaj severlere, makyaj yapmaktan kendini alıkoyamayanlara, makyaj yapmak zorunda kalanlara ve tüm bu durumlar çerçevesinde gece yorgunluktan o makyajla uyuya kalanlara gelsin;

Evet, çok zor hak vermemek mümkün değil. O makyajı yapmak kolay ve hatta zevkli ama gel gör ki uykunun en tatlı en ısrarcı olduğu vakit bir aynaya bir de yastığa gidiyorsa gözlerimiz; EYVAH! Sakın o sıcacık yatağın cazibesine kapılmayın! Tabi yine siz bilirsiniz. Yok eğer ben yaş 30 sınırlamasından itibaren aynaya baktığımda buruş buruş bir yüz, dökülmeye yüz tutmuş hatta bir çoğu dökülmüş kirpikler, torbalanmış göz altları, çizgi ve çukurlarla dolu sönmüş bir yüz gördüğümde hiç sıkıntı yaşamam diyorsanız; tabi ki de siz bilirsiniz.

Ama yok ben kendi ellerimle kendi güzelim yüzümü mahvedemem diyorsanız; buyurun buraya. Birkaç ufak gerçekten en kısa en temiz yoldan makyaj temizliği rutini sırrı var sırada.

Bu can sıkıcı kısmı önce can sıkıcı görmekten vazgeçmekle işe başlayalım. En az makyaj yapmak kadar zevkli görülmeli ki; bu iş hiç aksamasın.

Birçok yöntem malzeme vs. var makyaj temizliği için. Bende çok şey denedim ama en sonunda bulduğum en temiz en içime sinen yöntemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

- Makyajı akıtma evresi; piyasa da birçok makyaj temizleme suyu var. Bunlardan size en uygun olanı ile iki gözünüze ve cildinize ayrı ayrı kullanacağınız en az üç farklı makyaj temizleme pamuğu ile cildinize nazik hareketlerle yüzeysel ama bir yandan da asıl makyaj kalıntısını yüzümüzden atıyoruz.

- Sonrasında benim kullanırken içimi çok rahatlatan ve oldukça memnun kaldığım sizinde her yerde bulabileceğiniz zeytinyağlı ev yapımı bir sabunu; elimizde güzelce köpürtüyoruz sonrasında da yüzümüze nazik ve yuvarlak dokunuşlarla uyguluyoruz. Pamuğa yapışan onca makyaj kalıntısı ardından hala yüzünüzden makyaj aktığını göreceksiniz. Ardından ılık suyla durulayıp yüzümüzü tampon hareketlerle kuruluyoruz.

- Sıra geldi en sevdiğim yere; tonik! Ben az ve öz kimyasal kullanma çabası içerisinde kendimle özleşen ve hatta duyduğuma göre de “çok sağlam bir kaynaktan duyduğuma göre” kokumla özleşen bir adım; Gül suyu. Bu bence cildi gerçekten rahatlan bir adım. Ben gül suyu kokusunu gerçekten çok seviyorum. Ayrıca cildime verdiği ferahlık dan da çok memnunum. Ama piyasada birçok gül suyu üretimi yapan marka var. Doğrusunu en safını seçmek önemli. Olur da Isparta’ya yolunuz düşerse hakiki gül suyunu depolamakta fayda var :)

- Nemlendirici her cilt tipi için olmazsa olmazlardan. Tonikleme “bana göre gül suyu safhası” işleminden sonra cilt tipinize en uygun ve yine kimyasalı en aza indirgenmiş içeriği itina ile okunmuş bir nemlendirici kremi, “ ufak bir miktar kullanmak burada çok önemli güzel bir his veriyor diye avuçla sürmemek gerek” yüzünüze minik masajlarla yedirmeliyiz.

- Önemli bir diğer nokta ise cildimize kullandığımız nemlendiricileri göz çevremize sürmemek! Göz çevremiz cildimize göre oldukça ince ve hassas bir yapıya sahip olduğu için, o bölgeye uygun farklı bir nemlendirici sürmek önemli. Aksi takdirde göz altlarınızda nem dengesinden kaynaklı yağ bezecikleri görebilirsiniz.

İşlemler bitti umarım sizin rutininize katkı da bulunabilecek bir yazı olmuştur. Şimdi rahatlıkla uyuyabiliriz. Herkese iyi geceler (:

Gezi Günlüğü

Sen Hala Evde Misin?

20.12.14

Kişisel Günlük

Bu Hafta Fark Ettim De;

20.12.14

Yeniden merhaba;

Hem iş hem de okul temposunun aynı anda yoğunlaştığı ve beni gerçekten yorduğu bir haftayı da bitirerek soluğu burada aldım.

Peki neler yaptım bu hafta?

Öncelikle haftanın ilk dört günü oldukça yoğun iş temposun içindeydim. Uzun saatli ve izinsiz peş peşe geçen dört gün… Bu günler, okulda ki dönemsel quiz haftama denk geldi maalesef. Aynı zamanda üst üste denk gelen; sevdiklerimin doğum günü hediyesinin tatlı koşuşturma telaşı da bu koşuşturmanın en güzel yanıydı denebilir.

Bu hafta bu tempo içerisinde en çok farkına vardığım ki aslında birçok kez farkına varma evresi geçirdiğim durum; sağlıklı ve düzenli beslenme. Elimden geldiğince buna dikkat etmeye çalışıyorum aslında. Çünkü ilerleyen yazılarda da bahsedeceğim ve hatta sizleri de tanıştıracağım; “babam” bu konuda fazlasıyla hassastır.

Sağlıklı ve düzenli beslenmenin başında kahvaltı geliyor. Sizi bilmem ama ben tam bir kahvaltı düşkünü ama aynı zamanda da kahvaltı üşengeciyimdir. Nasıl oluyor bu? Hem göze hem damağa hitap eden bir kahvaltı sofrası, uzun saatlere yayılmış tatlı kısma geçmek için acele edilmeyen o kahvaltı saatleri yok mu? İşte o benim kahvaltı anlayışım. Öğlen bir kase çorba yiyim. Ama kahvaltım paşalar gibi olsun… İşte ona da bol zaman lazım. Ya da her sabah rota “Beşiktaş kahvaltıcılar sokağı”

Çoğu zaman işten yorgun ve geç saatte geldiğim için ve gündüz yapılacak birçok şeyi gece saatlerine yaymak zorunda kaldığım için sabah uyanıp kahvaltıma ayıracağım zamanı uykuma ayırmak nedense daha cazip geliyor. Gözlenen kare; ele alınmış bir ev poğaçası koştur koştur gidilen okul/iş ve saat 1 – 2 gibi başlayan tansiyon düşüşü, baş ağrısı, renk atması ve baygınlık…

Bu yoğun günlerden birinde tamda böyle bir an yaşadım. Bu duruma kızan birine söyleyecek lafım, sunacak bahanem çok ve hatta inandırıcı derecede. Ama kendime hiçbir açıklamam yok. Çünkü bahaneyi kabul etmeyen ve her bahaneye de bir cevabı olan bir iç sese sahibim.

Bu rutin sadece, bana verilmiş sağlıklı bir bedene bünyeye hatta ruha bir zarar. Kötü geçen saatler, ulu orta geçirilen baygınlıklar…

Sonuç olarak ise karar verdim. Zaten vücudumuza yeterince kimyasalla, ne olduklarını artık bilemediğimiz yiyeceklerle yeterince zarar veriyorken bir de kendi kendime daha fazla zarar veremem. Doğru saatte uyanmalı doğru kahvaltıyı yapmalıyım. BU KADAR! Bu konuda titiz davranmalıyız. Sağlıklı bir nesil olabilmemiz için sağlıklı ve düzenli beslenmek bizler için çok önemli. Böylesine hastalıklar artmışken, böylesine önüne geçilemeyen adından emin olup sanından emin olamadığımız gıdalara mecbur bırakılmışken… En azından bizim elimizde olan şeylere özen göstermeli ve sahip olduğumuz sağlımızı, vücudumuzu hor kullanmamalıyız. En azından bu konuda çok netim artık!!!

Balmumu Müzesi

Balmumu Müzesi Ziyaretimizden Esintiler

13.12.14

Bugün sizlere; İstanbul Leventte ki Sapphire alışveriş merkezinin alt katına saklanmış bir bal mumu müzesinden bahsetmek istiyorum.

Belki de duymuşsunuzdur sapphire cinemapink açıldı. Bizde sinema izlemek için orayı tercih etmiştik. Cinemapink i hep sevmişsizdir. Hem uygun fiyatlı hem de kaliteli olduğunu düşünüyorum. Bunun en büyük sebebi de o kocaman koltukları olsa gerek.Gittiğimiz film ise; Cem Yılmaz’ın filmi olan “Pek Yakında” . Film ile ilgili yorumlarımı daha sonra yapacağım.Konumuza geri dönelim;
Biz filme 21.45 seansını seçince yaklaşık bir buçuk saat kadar boş bir vakit kaldı. Sapphire oldukça uzun bir bina olmasına rağmen, alışveriş merkezine ayrılan kısmı oldukça sıkıcı geliyor bana. Mağaza çeşitliliğinden midir havasından mıdır bilemedim ama bir türlü ısınamamıştım. Dolası ile birkaç mağaza gezip marketten de suyumuzu şekerimizi aldıktan sonra ne yapacağız demeye başladık. Derken olduğumuz katta ki Zeki Müren’e ait balmumu heykeli bizim dikkatimizi çekti. Biraz incelemeye başladık; ne kadarda ilgi çekici konuşmalarımızın sonunda kendimizi müze girişinde bilet alırken bulduk.

Müze girişinde size bir rehber tahsis ediliyor. Çok kalabalık olmadığı için hatta bom boş olduğu için bize birebir bir rehber eşlik etti. Öncesinde güzel aksanlı bir genç kız sonrasında da tombiş bir amca. Müzede ki tüm heykelleri tek tek kişilerin özelliklerini, onların hayatlarında ki duruşunu, kimliğini anlatan hikayeleri sizle paylaşıyorlar. Atatürk ile ilgili kısa bir slayt gösterileri ve müze içinde bütün misafirleri bekleyen ufak bir sürpriz var :) Daha sonra sizi heykellerle baş başa bırakıyorlar. Tek tek inceleme ve fotoğraf çekme fırsatınız oluyor. Bir çoğu gerçekten oldukça gerçeğini anımsatıyordu. Sadece Kemal Sunal’a ait heykeli göremediğimiz için üzüldük. O da sıcaktan erimiş; yeri boş kalmıştı. Müzede Elvis Presley’den Fazıl Say’a , Hürrem Sultan’dan Karl Marx’a, Yunus Emre’den Alparslan’a bir çok kişinin heykelini görebilirsiniz. Ücreti de öğrenciler için 10 TL.